29 Ekim yaklaşırken, 2015 yılında Poyrazlar Gölü kenarında kamp yaptığımız ve orayı ne kadar sevdiğimizi hatırladık ve ayrıntılı bir gezi rehberi hazırladık. Hafta sonu planlarınızı yapmadan önce mutlaka okuyun.
29 Ekim tatilini fırsat bilip biz de Sakarya’daki Poyrazlar Gölü’ne kaçtık. İstanbul yakınlarına yaptığımız keşif gezilerinden bu seferkini iki gece kamp atarak uzattık.
Poyrazlar Gölü’ne İstanbul’dan ulaşım oldukça basit ve rahat. Tem Otoyolu’nu takip ettiğiniz takdirde tam bir buçuk saatte göl kıyısına ulaşıyorsunuz. Tem Otoyolu’ndan Adapazarı çıkışından ayrılıp Karasu – Kaynarca tabelalarını takip ederek Karasu istikametinde sağda Poyrazlar Gölü Tabiat Parkı tabelasını göreceksiniz.
Bölge tabiat parkı olduğundan giriş de ücretli: 5 TL. Biz 2 gecelik çadır ücreti ile birlikte toplam 60 TL ödemiş olduk. Girişteki görevli çadırımızı kurduğumuz yeri özellikle onlara bildirmemizi istedi ki böylece o bölgenin güvenliğini sağlayabileceklermiş.
2020 yılında düzeltme: Girişte konaklayacağınızı belirttiğinizde çadır için gecelik 25 TL aracınız için de bir defalık 20 TL ödemeniz gerekiyor. Toplamda 2 gece çadır kampı 70 TL’ye mal oluyor. Girişte konaklama yapacağınızı söylemezseniz görevliler gece gelip yine de bilet kesecektir. Zaman zaman bilet kontrolü de yapılıyor.
Giriş yaptığımızda anda ilk olarak gölün büyüklüğü ve piknik yapanlar dikkatimizi çekti. Ormana ve gölün kıyısına dağılmış halde yüzlerce piknik masası var bölgede. Fakat sezon geçmiş olduğundan pek tercih edilmemiş olsa gerek. Girişten itibaren devam eden asfalt yolu takip ederek tepede ormanın içerisinde çadır kurabileceğimiz düz bir alan gözleyerek gölün çevresini dolaştık öncelikle. Adını bölgede esen poyrazlardan aldığını da hatırlayıp ormanın içerisinde daha korunaklı yerler aradık. Bunun yanında güneşi de olabildiğince alacak, uyandığımızda kapımızdan gölü görebilme imkanı sağlayacak yerleri gözledik.
Alana öğlenden sonra giriş yaptık ve kalan süreyi yerleşmeye ve temel ihtiyaçlarımızı giderip keyif yapmaya ayırdık. Beklediğimiz gibi yerler oldukça nemliydi ama gittiğimiz gibi ateşimizi çıra yardımı olmadan yakmayı başardık. Akşam olduğunda piknikçiler de alandan ayrıldı ve tabiat parkı tamamen bize kaldı. Fakat alana geç saatlere kadar giriş yapılabildiğinden araba trafiği hiç son bulmadı.
İlk gece ateş başında keyif yaparken hava ekim ayından beklenmeyecek kadar yumuşaktı, poyrazlardan da eser yoktu ama çiğ vardı. Gökyüzü açıktı, yıldızların ve ayın keyfini çıkarabildik. Bu keyif sırasında minik bir köpekle dostluk kurmayı ve Bob ismini vermeyi de ihmal etmedik. Gece boyunca bizi korumayı görev edindi ve ertesi sabah uyandığımızda hala bizimleydi. Gündüz gözüyle köpeğe yeniden baktığımızda aslında dişi olduğunu fark ettik ama kulağına ismi fısıldanmıştı bir kere, değiştirmedik.
İlk gece biraz üşüttü ve sabah uyandığımızda çiğ nedeniyle toprak çok ıslaktı. Ateş yakmakta zorlandığımız için kav mantarlarıyla denedik fakat mantarlar da ıslak olduğundan başarılı olamadık. Çıkıp alana giriş yapmadan önceki sapakta, köşedeki bakkaldan çıra aldık. Ormandan topladığımız büyüklü küçüklü odunlarla ateşi tüm gün söndürmeden koruyabildik. Öğlene doğru güneşimiz geri geldi ve minimalist bir kahvaltı sonrasında ormanda keşif gezisine çıktık. Gölün iki yakasında farklı vejetasyon olması ilginçti. Çadırımızı meşe ormanına kurduk, karşıdan çam ormanını izledik. Meşe ormanındaki yürüyüşümüz sırasında fundalıkların arasında yabani ayva ve muşmula görmek güzeldi.
Doğallığı çok korunmuş bir yer burası. Saldıran kazlarıyla, gölünde yüzen bin bir farklı tür kuşu ve su yılanıyla, ağacındaki sincabıyla, karadaki kirpisiyle insana daha kim bilir neler vardır dedirten bir yer. Gölün çevresinden devam edip çamlarından arasında yağmur suyunun açtığı yoldan içerilere ilerledik. Çıkıp ziyaretçilerinin tümünün fotoğraflarına konu olan ünlü iskeleye oturup çayımızı içtik. Bisiklet ve deniz bisikleti kiralama imkanı da sağlayan bu iskelede bu dönemde tesisin tek çayı yapılıyor. Hava kararana kadar açık olan büfe size sıcak su da verebiliyor. Ocağımızın azizliğine uğradığımızdan biz bu opsiyonu kullanmak zorunda kaldık, yani tecrübeyle sabit. Ayrıca bahsettiğim büfede türk kahvesi yapılmıyor ama neskafe var. Yine mevsimin bitmiş olmasıyla alakalı olabilir bu durum.
İkinci akşamımızı da ateş başında minimalist bir akşam yemeği sonrasında keyifle meşhur poyraz eşiliğinde geçirdik. Yağmur ara ara atıştırmaya başlamıştı. Dolayısıyla gecenin kalanını çadırımızda geçirme ihtimaline karşı toparlandık. Deyimi yerindeyse çadıra kaçış anını beklemeye başladık. Fakat yağmur bastırmadı ve gecemizi kuru bitirmiş olduk. Uykumdan uyandığımda saat kaçtı bilmiyorum ama yağmur çoktan bastırmıştı. Çadırımız güven testini geçmişti, öyle ki Bob da kapının altını eşeleyip içeri girmişti. Sanırım kuru soğuk ve çiğ olmamasından daha sıcak bir gece geçirmiş olduk. Sabah uyanıp çadırımızı da toplayıp yola koyulduk. Dönüş yolumuzda, yine İstanbul çevresinde keşfedilmesi gereken yerlerden biri olan Seka Kamp’ının girişini gösteren tabelaya rastladık. Zamanınız var ise oraya da uğrayıp bir sonraki kaçamağınız için keşif gezisi yapmanızı öneririm.
Yazımı bitirmeden çok kısa tesislerin temizliğinden de bahsedeceğim. Piknikçilerin yoğunlukla tercih ettiği bir tabiat parkı olduğundan tuvaletler ücretli. Görevli kişi temizlik konusunda oldukça başarılı. Sezon sonu olmasına rağmen sabun ve tuvalet kağıdı eksik olmuyor. Tabi kullanım gelen misafirlerin inisiyatifine kalıyor. Bulaşık ve çamaşır yıkama yeri yok fakat oldukça fazla çeşme var çevrede.
2020 yılında düzeltme: Tuvaletler hala ücretli, görevli 1 TL bahşiş istiyor ancak konakladığınızı belirttiğiniz de vermenize gerek kalmıyor. Hala tuvaletler biraz problemli, kiminin elektriği yok kiminin kapısı kilitlenmiyor. Yine de beklenenden temiz olduğunu belirtmek gerek, ancak yoğun dönemde nasıl olur kestirmek zor değil..
Tercih edecekler için alternarif WC:
Son olarak biz memnun kaldığımız bir keşif yapmış olduk. Farklı renkleriyle yeniden görmeyi isteyeceğimiz bir yerle tanışmış olduk. Kamp için olsun yürüyüş için olsun tavsiye ediyoruz.
Not: Ateş yakmanıza yardımcı olacak kav mantarının da fotoğrafını koymak istedim. Bunun yanında meşe ormanındaysanız kuru meşe palamutu pelitleri de işinizi görecektir.
Fotoğraf http://www.fotokritik.com/2926538/asalak-kav-mantari adresinden alınmıştır.